23 Nisan 2011 Cumartesi

Present Perfect Tense (2)

A:

Geçmişteki bir zamandan şimdiki zamana kadar olan belli bir periyottan bahsederken present perfect tense kullanılır.

Şu örneği inceleyelim:

DAVE: Have you travelled a lot, Jane?
JANE: Yes, I've been to lots of places.
DAVE: Really? Have you ever been to China?
JANE: Yes, I've been to China twice.
DAVE: What about India?
JANE: No, I haven't been to India.

Bu konuşmada, Jane ve Dave, Jane’in yaşadığı sürece seyahat ettiği yerlerden bahsediyorlar. Bu, şimdiye kadar uzanan bir periyodu içeriyor.

• Have you ever eaten caviar? (in your life)
(hiç havyar yedin mi?(hayatın boyunca))


• We've never had a car
(Hiç arabamız olmadı). Şuanda da arabamız yok! Süreç devam ediyor.

• `Have you read Hamlet?' `No, I haven't read any of Shakespeare's plays.'
(Hamleti okudun mu?--Hayır, Shakespear’in oyunlarından hiçbirisini okumadım.)
Shakespeare’in oyunlarını okumamış, okumama süreci devam ediyor.

• Susan really loves that film. She's seen it eight times!
(Susan bu filmi gerçekten seviyor. Onu sekiz kere seyretti.)
Filmi sekiz defa seyretmiş, hala seyretmeye devam ediyor.

• What a boring film! It's the most boring film I've ever seen.
(Ne sıkıcı bir film.) (şimdiye kadar gördüğüm en sıkıcı film.)
Şuanda da izlediği o filmden daha sıkıcı bir film seyretmemiş.

Şimdi vereceğim örneklerde de olaylar “şimdiye” kadar uzanıyor:
(recently / in the last few days / so far / since breakfast etc.):

• Have you heard from George recently?
(Son zamanlarda George’u gördün mü?)

• I've met a lot of people in the last few days.
(Son birkaç gündür çok fazla insanla tanıştım.)

• Everything is going well. We haven't had any problems so far.
(Her şey yolunda. Şimdiye kadar hiçbir sorunla karşılaşmadık.)

• I'm hungry. I haven't eaten anything since breakfast. (= from breakfast until now)
(Acıktım. Kahvaltıdan beri hiçbirşey yemedim.)

• It's nice to see you again. We haven't seen each other for a long time.
(Seni tekrar görmek çok güzel. Uzun zamandır görüşemedik.)


B:

Eğer konuşma anında süreç henüz bitmemişse “today / this morning / this evening” i present perfect tense ile kullanırız.

• I've drunk four cups of coffee today. (perhaps I'll drink more before today is finished)
(Bugün 4 fincan kahve içtim. (belki gün bitmeden daha fazla içeceğim.))

• Have you had a holiday this year (yet)?
(Bu sene tatil yaptın mı?)(şimdiye kadar)

• I haven't seen Tom this morning. Have you?
(Bu sabah Tom’u görmedim. Siz gördünüz mü?)

• Ron hasn't worked very hard this term.
(Ron bu dönem çok fazla çalışmadı.)

C:

Eğer bir olay ilk kez gerçekleşiyorsa, present perfect tense’i kullanırız.

•Don is having a driving lesson. He is very nervous and unsure because it is his first lesson.
(Don sürüş dersleri alıyor. Çoke heyecanlı ve kendinden emin değil çünkü onun ilk dersi.)

• It's the first time he has driven a car. (not `drives') or He has never driven a car before.
(İlk araba kullanışı. Ya da, Daha önce hiç araba kullanmadı.)

• Linda has lost her passport again. It's the second time this has happened. (not `happens')
(Linda yine pasaportunu kaybetti. Bu ikinci defa oluyor.)

• This is a lovely meal. It's the first good meal I've had for ages. (not `I have')
(Bu çok güzel bir yemek. Uzun zamandır yediğim en güzel yemek.)

• Bill is phoning his girlfriend again. That's the third time he's phoned her this evening.
(Bill yeniden kız arkadaşına telefon ediyor. Bu akşam ona üçüncü telefon edişi.)

Present Perfect Tense (1)

A: Present perfect tense’in Türkçede tam karşılığı yoktur. Bu nedenle anlaşılmasında biraz zorluk çekilen bir "zaman"dır.

Present perfect tense'in daima “şimdi” ile alakası vardır. Geçmişte olan bir olayın şuanda etkilerinin devam ettiği durumlarda kullanırız. Olay geçmişte oldu ama etkisi, içinde bulunduğumuz zamanda da devam ediyor.

B: Present perfect tense'in cümle yapıları şöyledir:

I/you/we/they have finished.

He/she/it has finished.


Present perfect tense'te 2 tane yardımcı fiil, "have ve has" kullanılır. Düzenli fiiller -ed takısı alırlar, düzensiz fiiler ise 3. halde kullanılırlar. Bu durum bütün cümle yapıları için geçerlidir.

I/you/we/they have ile kullanılırken, he/she/it has ile kullanılır.

• `Where's your key?' `I don't know. I've lost it.' (I haven't got it now)
(Anahtarın nerede? Bilmiyorum. Kaybettim. (hala bulamadım!))

Anahtarı kaybetme eylemi geçmişte gerçekleşti ama bulunamadı. Dolayısıyla etkisi devam ediyor.

• He told me his name but I've forgotten it. (I can't remember it now)
(bana adını söyledi ama unuttum.(şuanda da hatırlayamıyorum))

• `Is Sally here?' `No, she's gone out.' (she is out now)
(Sally burada mı?-- hayır dışarı çıktı)(şuanda dışarıda)

• I can't find my bag. Have you seen it? (do you know where it is now?)
(çantamı bulamıorum. Onu gördün mü?) (şuanda nerde olduğunu biliyormusun?)


Yepyeni, taze ya da az önce olmuş bilgiler verirken present perfect tense’i kullanırız.

• Ow! I've cut my finger.
(Ow! Parmağımı kestim.)

• The road is closed. There's been (= there has been) an accident.
(Yol kapalı. Kaza olmuş olmalı.)

• (from the news) The police have arrested two men in connection with the robbery.

(haberlerden)(Polis soygunla ilgili olarak 2 kişiyi tutukladı.)

“just, already and yet” present ferfect tense ile birlikte kullanılabilirler:

Just = `kısa bir süre önce, az önce':

Would you like something to eat?' `No, thanks. I've just had lunch.'

(bir şeyler yemek istermisin? –hayır teşekkürler. Az önce öğle yemeği yedim)

• Hello. Have you just arrived?
(Merhaba. Şimdi mi geldin?)

Beklenenden, umulandan daha önce bir olay olduğunda, present perfect tense’i kullanırız.

• `Don't forget to post the letter, will you?' `I've already posted it.'
(Mektubu postalamayı unutmayın olur mu?---Postaladım bile.)

• `What time is Mark leaving?' `He's already gone.'
(ne zaman gitti? "çoktan gitti.")

“Yet” = “şimdiye kadar” anlamında kullanılır. Ayrıca konuşmacı, bir şeylerin olmasını umuyorsa, kullanabiliriz. Sadece soru ve olumsuz cümlelerde kullanılır.

• Has it stopped raining yet?
(yağmur durdu mu?)

• I've written the letter but I haven't posted it yet.
(Mektubu yazdım ama henüz postalamadım.)

“gone (to) and been (to)” arasındaki farka bakalım:

• Jim is away on holiday. He has gone to Spain. (= he is there now or on his way there)
(Jimy tatil için yola çıktı. İspanyaya gitti.)(şuanda İspanyada ya da İspanya gidiyor, yolda.)

• Jane is back home from holiday now. She has been to Italy. (= she has now come back from Italy)

(Jane şimdi tatilden eve döndü. İtalyadaydı.)(İtalyadan şimdi döndü.)

Future Tense-Gelecek Zaman(will)

Future Tense - Gelecek Zaman (will)

I will make.

İngilizcede gelecek zamandan bahsederken 2 durumdan bahsedebiliriz. Bunlardan birisi konuşma anında ortaya çıkan, planlanmamış durumlardır.

Will yani Simple Future Tense, bu durumlarda kullanılan gelecek zaman yapısının yardımcı fiilidir.

örnek ile açıklayalım:

Oh, I've left the door open. I'll go and shut it.

Ahh! Kapıyı açık unuttum! Gidip Kapatayım.


Simple Future Tense - Basit Gelecek Zaman ile nasıl cümle kurulur?

  • Cümlenin fiil: 1. halde (V1) yani yalın halde
  • yardımcı fiilimiz ise will

Özne+yardımcı fiilWILL+Esas, ana fiil

Değişmez-Sabit
Yalın Halde
willV1


Olumsuz cümlelerde wiil'den hemen sonra not getiririz. Soru cümlelerinde ise will başa gelir.




Özneyardımcı fiil
Esas fiil
+Iwill
closethe door.
+Youwill
finishbefore me.
-Shewillnotbeat school tomorrow.
-Wewillnotleaveyet.
?Willyou
arriveon time?
?Willthey
wantdinner?


Konuşma anında will ile özne genellikle eklemlenir:


I willI'll
you willyou'll
he will she will it willhe'll she'll it'll
we willwe'll
they willthey'll
Olumsuz cümlelerde ise won't şeklinde kullanırız:

I will notI won't
you will notyou won't
he will no tshe will not it will nothe won't she won't it won't
we will notwe won't
they will notthey won't


Simple Future Tense - Basit Gelecek Zaman Nasıl Kullanılır?

Konuşmadan önce plan yapılmadığı ya da önceden karar verilmediği durumlarda Simple Future Tense kullanılır.

Kararlar spontane, kendiliğinden yani konuşma anında belirir.

"What would you like to drink?"-"I'll have an orange juice, please.'

Ne içmek istersiniz.- Portakal suyu lütfen.


"Did you phone Ruth?"-"Oh no, I forgot. I'll phone her now."


Ruth'u aradın mı? - Ahh! Hayır aramadım. Hemen Arıyorum.


I can see you're busy, so I won't stay long.

Meşgul olduğunu görebiliyorum. Fazla kalmayacağım.


I think I'll... ve I don't think I'll... şeklinde kullanabiliriz:

I feel a bit hungry. I think I'll have something to eat.


Biraz açlık hissediyorum. Birşeyler yersem iyi olacak.


Öngörülerden bahsederken Simple Future Tense kullanırız:

It will rain tomorrow.

Yarın yağmur yağacak.

Past continuous Tense (I was doing)

A: Past Past continuous tense’i, geçmişte bir eylem esnasındaolan olaydan bahsederken kullanırız.

I started doing. Yapma eylemine başladım! (past)

I was doing (yapma eylemi devam ediyor)

I finished doing (yapma eylemi bitti.) (past)

Now (şuandaki zamandayız)

Bu süreçte biz şimdiki zamandayız ve “devam eden eylemden bahsederken” past continuous’i kullanırız.

B: Örnekler üzerinde çalışalım:

Yesterday Karen and Jim played tennis. They began at 10 o'clock and finished at 11.30.
So, at 10.30 they were playing tennis.
(Dün Karen ve Jim tenis oynadı. Saat 10’sa oynamaya başladılar ve 11.30’da oynamayı bitirdiler. Dolayısıyla, saat 10.30’da tenis oynuyorlardı.)

Tenis oynuyorlardı= tenis oynama sürecinin ortasındaydılar. Oynamayı henüz bitirmemiştiler.

Özne + was/were + fiil + -ing + nesne

Olumlu cümle yapısı böyledir. Soru cümlesi yaparken ise basitçe yardımcı fiili cümlenin başına koyarız.

was/were + özne + fiil + -ing + nesne ?

Olumsuz cümle yaparken ise, her zaman olduğu gibi yardımcı fiilin yanına “not” ekini getiririz.

Özne + wasn’t(was not)/weren’t(were not) + fiil + -ing + nesne


• This time last year I was living in Brazil.
(geçen yıl bu aralar brezilyada yaşıyordum.)

• I waved to her but she wasn't looking.
(Ona el salladım ama o bakmıyordu.)

• What were you doing at 10 o'clock last night?
(dün gece saat 10’da ne yapıyordun?)

C: past continuous tense (I was doing) ve past simple tense (I did)’i karşılaştıralım:

Past continuous (olayın ortalarında biryerlerde)

• I was walking home when I met Dave.
(= in the middle of walking home)
(Dave ile buştuğumda eve yürüyordum.)

• Ann was watching television when the phone rang.
(telefon çaldığında Ann televizyon seyrediyordu.)

Past simple (iş, oluş ya da olay tamamlanmış!)

• I walked home after the party last night.
(geçen gece partiden sonra eve yürüdüm)

• Ann watched television a lot when she was ill last year.
(Ann geçen yıl hastayken çok fazla televizyon seyretti.)

D: The past simple tense ve the past continuous tense, bir olay olurken ya da devam ederken başka bir olay meydana gelirse birlikte kullanılırlar:

• Tom burnt his hand when he was cooking the dinner.
(Tom akşam yemeğini pişirirken elini yaktı.)

• I saw you in the park yesterday. You were sitting on the grass and reading a book.
(Dün seni parkta gördüm. Çimlerin üzerinde oturuyordun ve kitap okuyordun.)

• While I was working in the garden, I hurt my back.
(bahçede çalışırken, sırtımı incilttim.)

The past simple tense ise bir olaydan sonra başka bir olay olduğunda kullanılır:

• I was walking along the road when I saw Dave. So I stopped and we had a chat.
(Dave’i gördüğümde yolda yürüyordum. Bundan dolayı durdum ve konuştuk.)

• When Karen arrived, we were having diner.
(Karen vardığında biz yemek yiyorduk.)(Karen gelmeden önce yemeye başlamıştık.)

• When Karen arrived, we had dinner.
(Karen geldi ve yemeği yedik)(önce Karen geldi, sonra yemeği yedik)

E: “belli bir süreç” anlatılırken kullanılmayan fiiller vardır.(örneğin, know/want/believe):

• We were good friends. We knew each other well. (not `we were knowing')
(Biz iyi arkadaşlardık. Birbirimizi çok iyi tanıyoruz)

• I was enjoying the party but Chris wanted to go home. (not `was wanting')
(Partinin tadını çıkarıyordum ama Chris eve gitmek istedi.)

Not: cümlenin anlamı da göz önüne alınarak şunu diyebiliriz: genellikle “when” den sonraki cümle past simple tense, while dan sonraki cümle de past continuous tense yapısında olur.

Past Simple Tense-Geçmiş Zaman

A:

Bu örnek üzerinde çalışalım.

Wolfgang Amadeus Mozart was an Austrian musician and composer. He lived from 1756 to 1791. He started composing at the age of five and wrote more than 600 pieces of music. He was only 35 years old when he died.

Lived/started/wrote/was/died” bu fiillerin hepsi geçmiş zaman bildiren fiillerdir.

B:

Geçmiş zamanda düzenli fiiller sonlarına –ed takısı alırlar. Örneğin:

I work in a travel agency now. Before that I worked in a shop.
We invited them to our party but they decided not to come.
The police stopped me on my way home last night.
She passed her examination because she studied very hard.

-ed takısı alma kurallarını

Fakat bir çok fiil düzensiz fiildir ve geçmiş zamanda kullanıldıklarında 2. halde kullanılırlar.
(Düzensiz fiillerin 3 hali vardır.)

İngilizcede düzensiz fiiler ve Anlamları

Örneğin:

write - wrote ----- Mozart wrote more than 600 pieces of music.
see - saw--------We saw Rose in town a few days ago.
go - went-------I went to the cinema three times last week.
shut - shut--------It was cold, so I shut the window.


C:

Negatif ve soru cümlelerinde ise didn’t/did kullanırız.

I enjoyed.
She saw.
They went.

Did you enjoy?
Did she see?
Did they go?

I didn’t(did not) enjoy?
She didn't see.
They didn’t go.

Dikkat edilirse, olumlu cümlelerde did yardımcı fiili kullanılmaz. Fiiler de ikinci halde kullanılır ya da –ed takısı alırlar. Soru cümllerinde did yardımcı fiili başa gelir ve fiiller 1. halde kullanılır ya da –ed takısı almazlar. Olumsuz cümlelerde did yardımcı fiilinin yanına olumsuzluk eki olan not getirilir ve fiiler de yalın halde yani –ed takısı almadan ve 1. halde kullanılırlar.

1- Did you go out last night?
(geçen gece dışarı çıktın mı?)
2- Yes, I went to the cinema but I didn't enjoy the film much.
(evet, sinemaya gittim fakat filimden çok fazla hoşlanmadım.)

`When did Mr Thomas die?' `About ten years ago.'
(Mr Thomas ne zaman öldü? Yaklaşık 10 yıl önce.)

They didn't invite her to the party, so she didn't go.
(onu(kız) partiye davet etmediler, bundan dolayı gitmedi.)

`Did you have time to write the letter?' `No, I didn't.'
(mektup yazmak için vaktin var mı? Hayır yok.)

Do cümlenin ana fiili olduğu zamanlarda dikkatli olun.

What did you do at the weekend? (not `what did you at the weekend')
(hafta sonu ne yaptın)

I didn't do anything. (not `I didn't anything')
(hiçbirşey yapmadım)

Do, bu cümlelerde ana fiildir.

D:

Be(am/is/are) geçmiş zamanda kullanıldığında was/were olur.

I/she/he/it was….

You/we/they were…

Did yardımcı fiili was/were içeren olan olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılmazlar.

I was angry because they were late.
(kızgındım çünkü geç kaldılar)

Was the weather good when you were on holiday?
(tatildeyken hava iyi miydi?)

They weren't able to come because they were so busy.
(gelemediler çünkü çok meşguldüler.)

Did you go out last night or were you too tired?
(geçen gece dışarı mı çıktın yoksa çok mu yorgundun?)

Be ya da geçmiş hali olan was/were, durum bildiren cümlelerde kullanıldıklarında, cümlenin ana fiili olarak düşünülebilirler.

Örneğin,

I am a child.(ben çocuğum)
I was in the school yesterday.(dün okuldaydım.)

Be(am/is/are) fiili –ing eki alan fiilerle kullanıldıklarında cümlede yardımcı fiil görevi üstlenirler. Şimdiki zamanda öğrenmiştik. Past continuous tensede de gördük.

-ed takısı alma kuralları

-ed takısı alan fiiler

Work-worked, wash-washed

Kelime –y ile bitiyorsa ve –y den önceki harf sessiz ise –y düşer –ied gelir.

Hurry-hurried, study-studied, try-tried, apply-applied

-y den önceki harf sesli ise y değişmez.

Play-played, enjoy-enjoyed

İstisna: pay-paid, lay-laid,say-said

-e ile biten fiillere –d gelir.

Hope-hoped, smile-smiled, dance-danced

Bazen kelime bir sesli+sessiz ile biter. Bu durumda son harf iki kere yazılır.

Stop-stopped, plan-planned, rub-rubbed

Birden çok heceli ve son hecesi vurgu fiilerde son harf çift yazılır.

Prefer-preferred, permit-permitted, regret-regretted

Son hece vurgulanmadığı zaman ise, son harf 1 kere yazılır.

Visit-visited, develop-developed, remember-remembered

İki sessiz harfle biten kelimelerin son harflerini 2 kere yazmayız.

Start-started, help-helped

Son sessizden önce 2 sesli harf varsa, son harf 2 kere yazılmaz.

Need-needed, boil-boiled, explain-explained

İngilizcede Şimdiki Zaman - Present continuous tense

Present continuous tense (I am doing)

A. Konuşma anında yapılan işler için şimdiki zaman kullanılır. Bu örnek üzerinde çalışalım:

Ann is in her car. She is on her way to work.
She is driving to work.
(Ann arabasında. İşe gidiyor. Arabasıyla işe doğru gidiyor)

Bunun anlamı şudur: Ann şuanda arabasını sürüyor, yani konuşma anında. Olay henüz bitmedi.

Am/is/are + -ing şimdiki zaman demektir.

I am (= I'm) driving
he/she/it is (= he's etc.) working
we/you/they are (= we're etc.) doing etc.

İngilizcede şimdiki zamanda cümle kurarken, am, is ve are yardımcı fiilleri kullanılır ve cümlenin fiiline –ing takısı getirilir.

She is driving to work.

Olumsuz cümlelerde ise yardımcı fiilden sonra “not” gelir.

She is not / isn’t driving to work.

Soru cümlesi yaparken de her zaman olduğu gibi yardımcı fiiller cümlenin başına gelirler.

Is she driving to work?

B. Bir işe başlamış ve o işi yapmaya devam ettiğimizi anlatırken şimdiki zamanı kullanırız.

I am doing something = I'm in the middle of doing something; I've started doing it and I haven't finished yet.

Yani, şuanda bir şeyler yapıyorum ve henüz işimin ortasındayım; işimi yapmaya başladım ve henüz bitirmedim.

Often the action is happening at the time of speaking:
(Çoğu kez iş, konuşma anında oluyor.)

Please don't make so much noise. I'm working. (not `I work')
(Lütfen ços ses çıkarma. Çalışıyorum.)

`Where's Margaret?' `She's having a bath.' (not `she has a bath')
(Magaret nerede? Duş alıyor.)

Let's go out now. It isn't raining any more. (not `it doesn't rain')
(Haydi şimdi dışarı gidelim. Artık yağmur yağmıyor.)(geniş zaman kullanmıyoruz.)

(at a party) Hello, Jane. Are you enjoying the party? (not `do you enjoy')
(Partide) (merhaba jane. Partinin tadını çıkarıyomusun?)

I'm tired. I'm going to bed now. Goodnight!
(Yoruldum. Şimdi yatmaya gidiyorum. İyi geceler!)

But the action is not necessarily happening at the time of speaking. For example:
(Fakat eylemin konuştuğumuz zaman diliminde olma gerekliliği yoktur. Örneğin)

Tom and Ann are talking in a cafe. Tom says:
(Tom ve Ann bir kafede konuşuyolar. Tom şöyle diyor:)

I'm reading an interesting book at the moment.
I' ll lend it to you when I ' ve finished it.
(Şu aralar ilginç bir kitap okuyorum. Bitirdiğim zaman sana ödünç vereceğim.)

Tom is not reading the book at the time of speaking. He means that he has started it but not finished it yet. He is in the middle of reading it.

(Tom konuştukları zaman diliminde kitap okumuyor. Kitabı okumaya başladığını ama henüz bitirmediğini kast ediyor. Kitabın ortalarında.)

Birkaç örnek daha:

Catherine wants to work in Italy, so she is learning Italian. (but perhaps she isn't
learning Italian exactly at the time of speaking)

(Catherine italyada çalışmak istiyor, bundan dolayı İtalyanca öğreniyor.)( belkide konuştukları zaman diliminde gerçekten de İtalyanca öğrenmiyordur.)

Some friends of mine are building their own house. They hope it will be finished before
next summer.
(bazı arkadaşlarım kendi evlerini inşa ediyorlar. Gelecek yazdan önce biteceğini umuyorlar.)


C. şimdiki zamanı şu sıralar devem etmekte olan şeyler için de kullanırız.

Örneğin “today, this week, this evening” gibi)

‘You're working hard today.' ‘Yes, I have a lot to do.' (not `you work hard today')
(Bugün çok çalışıyorsun. Evet, yapacak çok işim var.)

‘Is Susan working this week?' ‘No, she's on holiday.'
(susan bu hafta çalışıyor mu?) (hayır, tatilde.)

Şu sıralar olan değişiklikler hakkında konuşurken de şimdiki zamanı kullanırız.

The population of the world is rising very fast. (not `rises')
(Dünyanın nüfusu çok hızlı artıyor)

Is your English getting better? (not `does your English get better')
(İngilizcen daha iyiye gidiyor mu?)

-ing takısı alma kuralları

-y ile biten fiiler –ing alınca, y değişmez
Trying, hurrying, studyingapplying

-ie ile biten fiilerde ise, -ie , -y’ ye dönüşür ve –ing gelir.

Die-dying, lie-lying, tie-tying

-e ile biten fiilerde ise, -e düşer –ing gelir

Hope-hoping, smile-smiling, confuse-confusing

İstisnalar: see-seeing, be-being, agree-agreeing

Bazı fiiler sesli-sessiz harf ile bitebilirler. Bu fiilerde de son sessiz harf 2 kere yazılır.

Stop-stopping,plan-planning, rub-rubbing

2 heceden oluşan ve son hecesi vurgulanan fiilerde de son sessiz harf 2 kere yazılır.

Prefer-preferring,regret-regretting,permit-permitting,begin-beginning

Eğer son hece vurgulanmıyorsa son sessiz harf 2 kere yazılmaz.

Visit-visiting, develop-developing,happen-happening,remember-remembering

Britanya İngilizcesinde –l ile biten fiillerde –l ler 2 kere yazılır.(son hece vurgulu söylensin ya da söylenmesi)

Travel-travelling, cancel-cancelling

Eğer kelime 2 sessiz ile bitiyorsa, son harf 2 kere yazılmaz.

Help-helping,start-starting,

Son harften önce 2 sessiz varsa, son harf 2 kere yazılmaz.

Boil-boiling,need-needing, explain-explaining

Son harf –y ya da –w ise, tekrarlanmaz.

Stary-staying, grow-growing.

Present simple Tense-Geniş Zaman

İngilizcede Geniş Zaman

A:
Bu örnek Üzerinde Çalışalım

Alex is a bus driver, but now he is in bed asleep. So: He is not driving a bus. (He is asleep.)

but He drives a bus. (He is a bus driver.)

Alex bir otobüs sürücüsüdür., fakay şuanda yatakda uykuda. Bundan dolayı otobüsü sürmüyor, fakat o bir otobüs sürer.(o bir otobüs sürücüsüdür.)

Otobüs sürmek, Alexin düzenli olarak yaptığı bir iştir. İşte bu durumu anlatırken geniş zaman-present simple tense kullanılır.

Drive(s)/work(s)/do(es) etc. is the present simple:

I/we/you/they drive/work/do etc.

he/she/it drives/works/does etc.

Görüldüğü gibi, I/we/you/they ile olumlu cümle kurduğumuzda yardım fiil kullanılmaz ve filer de herhangi bir ek almazlar.

He/she/it ile cümle kurduğumuz da ise fiile –s takısı gelir. -s takısı alma kurallarını anlatacağım.

Olumsuz cümle kurarken ise,

I/we/you/they do not/don’t drive/work/do

He/she/it does not/doesn’t drive/work/do

Soru cümlesi kurarken de;

Do I/we/you/they drive/work/do?
Does He/she/it drive/work/do?

Şeklinde yapılır.

Dikkat ederseniz, -s takısı sadece he/she/it özneleriyle olumlu cümle kurarken fiile gelir. yardımcı fiili I/we/you/they ile, Does yardımcı fiili de he/she/it ile kullanılır.

B. Genel şeyler hakkında konuşurken, present simple tense’i kullanırız. Sadece “şuan” hakkında değil, her zaman olan ya da düzenli, tekrar tekrar olan olaylarda kullanırız, ya da bir şey genel anlamda doğru ise de present simple tense kullanırız. Olayın konuşma anında olup olmadığı önemli değildir.

Nurses look after patients in hospitals.
(hemşireler hastanelerde hastalara bakarlar)

I usually go away at weekends.
(hafta sonları uzaklara giderim)

The earth goes round the sun.
(dünya güneşin etrafında döner)

(he/she/it –s ile kullanılır)

I work..... but He works.... They teach..... but My sister teaches...


C. We use do/does to make questions and negative sentences:

Negatif ve soru cümlesi oluşturmak için do/does kullanırız:

Do I/we/you/the work/do/come?
Does he/she/it work/do/come?

I/we/you/they don’t work/do/come.
He/she/it doesn’t work/do/come.

I come from Canada. Where do you come from?
(ben kanadadan geliyorum)(sen nereden geliyorsun?)

`Would you like a cigarette?' 'No, thanks. I don't smoke.'
(sigara istermisin?) (hayır, teşekkürler. Ben sigara içmem)

What does this word mean?
(Bu kelimee ne anlama geliyor?)

Rice doesn't grow in cold climates.
(pirinç soğuk iklimlerde yetişmez.)

In the following examples do is also the main verb:
(sonraki örneklerde “do” ana fiildir.)

‘What do you do?' (= What's your job?) `I work in a shop.'
(ne iş yaparsın?)(bir dükkanda çalışıyorum)

He's so lazy. He doesn't do anything to help me. (not `He doesn't anything')
(O çok tembel. Bana yardım etmek adına hiçbirşey yapmıyor.)

D. present simple (geniş zamanı), sıklıkla yaptığımız işleri söylerken kullanırız.

I get up at 8 o'clock every morning. (not `I'm getting')
(her sabah saat 8’de kalkarım)

How often do you go to the dentist? (not `How often are you going?')
(ne sıklıkla dişçiye gidersin?)

Ann doesn't drink tea very often.
(Ann çok sık çay içmez)

In summer John usually plays tennis once or twice a week.
(John yazları haftada bir ya da ik kez tenis oynar.)

E. I promise / I apologise etc.

Bir şeyleri yapacağımıza söz verirken ya da teklif ederken, özür dilerken geniş zaman(present simple tense) kullanırız.

I promise I won't be late. (not `I'm promising')
(söz veriyorum, geç kalmayacağım)

`What do you suggest I do?' `I suggest that you...'
(ne yapmamı önerirsin?) (önerim şu ki…)

Aynı şekilde: I apologise... / I advise... / I insist... / I agree... / I refuse... etc. Kullanırız.


-s takısı alma kuralları

Kelime –s/-ss/-sh/-ch/-x/ ile bitiyorsa –es gelir.

match-matches, box-boxes, search-searches,miss-misses, wash-washes

ayrıca
go-goes,do-does

-y ile biten ve –y den önce sessiz harf olan kelimelerde –y düşer –ies gelir.

try-tries, study-studies, hurry-hurries

-y den önceki harf ünlü ise sadece –s gelir.

play-plays, enjoy-enjoys,buy-buys